Şüpheli İbrahim ÖZCAN 04.07.2008 tarihli ifadesinin konu ile ilgili bölümünde özet olarak; “…Soruşturma kapsamındaki kişilerden Hüseyin Görüm ile geçmişte cezaevinde birlikte kaldık. Daha sonra tesadüfen bir cenazede karşılaştık. Bundan sonra görüşmelerimiz devam etti. O sıralar Hüseyin Görüm serbest ticaret işleri ve taksicilik yapıyordu. Beni Muzaffer Tekin’in Kadıköydeki bürosuna götürdü. Burada Muzaffer TEKİN ve orada bulunan Mehmet Fikri KARADAĞ, Mehmet Zekeriya ÖZTÜRK ve Nedim isimli soyismini bilmediğim başka bir asker emeklisiyle tanıştırdı. Bu kişilerin de geleceğini söyleyerek beni Şile’de yapılacak olan Karacabey’i anma törenine çağırdı. Bu görüşmeden birkaç gün sonra İstanbul’dan birlikte bir araçla Şile’ye gittik. Bahsettiğim kişilerde oraya gelmişlerdi. Bu etkinliği hangi derneğin organize ettiğini bilmiyorum, ancak Hüseyin Görüm bana Vanatsever Küvetler Güçbirliği Hareketine ilişkin broşürler göstermişti. Hatta bunlarıda Şile’ye götürdük. Şile’deki etkinlikte bahsettiğim kişilerden başka Oktay YILDIRIM, Kuddusi OKKIR ve şu anda ismi aklıma gelmeyen birçok kişi vardı. Oktay YILDIRIM ve Kuddusi OKKIR’la da tanıştım. Bu etkinlikte daha önceden Hüseyin GÖRÜM’ün akrabası olduğundan dolayı tanıdığım Yasin GÖRÜM’de vardı. Asıl isminin Rasim olduğunu bilmiyorum. Rasim GÖRÜM Adapazarında kalıyor, İstanbula amcası olan Hüseyin GÖRÜM’ün yanma gelip gidiyordu. İstanbulda bir iş yaptığını bilmiyorum. Hüseyin GÖRÜM’ün kiraladığını söylediği İstanbul Maltepe’deki prefabrik fabrikası vardı. İlk başlarda aktifti, üretimde yapılıyordu. Hüseyin GÖRÜM burada zaman zaman toplantılar düzenliyordu. Bunlardan 8-10 tanesine bende katıldım. Toplantılarda günlük konular, ekonomik mevzularla birlikte o zaman gündemde olan Vatansever Kuvvetler Güçbirliği hareketi hakkında da konuşuluyordu. Bu hareketin iyi olduğundan, destek olunması gerektiğinden bahsediliyordu. Bu hareketin dergisi olan Türkeli isimli dergi de orada bulunuyordu. Toplantıya katılanlar inceliyorlardı. Bu toplantılara hatırladığım kadarıyla Muzaffer TEKİN, Mehmet Fikri KARADAĞ, Kuddusi OKKIR, İsmail PAKER, Yasin (Rasim) GÖRÜM, Raif GÖRÜM, Yusuf GÖRÜM ve şu anda ismini hatırlamadığım birçok kişi katılıyordu. O dönemde Rasim GÖRÜM Hüseyin GÖRÜM’ün yanma sık gelip gittiğinden bu toplantılarda da kendisini görüyordum. Bu toplantılarda diğer konuların yanında Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hakeretinin İstanbul temsilciliğinin açılması konuşuluyordu. Bu işi de Hüseyin GÖRÜM veya Mehmet Fikri KARADAĞ’ın üstleneceğinden bahsediliyordu.
En küçük tasarrufu değerlendirmek ve kalkınmaya aktarmak üzere kurulan İş Bankası, Türk toplumunda tasarruf bilincinin yerleşmesi ve gelişmesinde büyük rol oynamış, Diyarbakır Escort 1928 yılında Türkiye’ye ilk kumbaraları getirmiştir.[15] Takip eden yıllarda İş Bankası ülke genelinde şubeler açarak büyümeye başlamıştır. 1932 yılında Hamburg-Almanya ve İskenderiye-Mısır şubelerini açarak yurt dışında şube açan ilk Türk bankası olmuştur.[16] 1950’lerde İş Bankası iştirak portföyünü genişletmiştir. Bankanın iştirakleri Türk sanayinin itici gücü olurken, imalat sektörleri başta olmak üzere pek çok iş koluna yatırım yapılmış ve finansman sağlanmıştır. 1960’lı ve 1970’li yıllarda şubeleşmeye hız veren İş Bankası 1980’li yıllarda yurt dışındaki şube ağının gelişmesine özel önem vermiştir. 1980’li yıllarla birlikte, Diyarbakır Escort İş Bankası çok kanallı bankacılık vizyonu doğrultusunda geniş bir yelpazede müşterilerine hizmet sunmaya başlamıştır. 1982 yılında ilk ATM’leri Türkiye’ye getiren İş Bankası aynı zamanda “bankamatik” adının bir marka hâline gelmesini de sağlamıştır. 1991’de[17] hizmete sunulan “Mavi Hat” ve 1997 yılında ilk internet şubesinin kullanıma açılmasıyla, İş Bankası bu alanda öncü bir rol üstlenmiştir. O yıllardan itibaren İş Bankası, sunulan hizmetlerin kalitesi ve çeşitliliğini müşterilerinin istekleri ve beklentileri doğrultusunda artırmak için gerek AR-GE faaliyetleri gerekse yeni teknolojilerin kullanılması ile ilgili çalışmaları yürütmektedir. Oldukça teknolojik bir bankadır.
“It is clear that the current wave of Palestinian terrorism, which began in the wake of the Camp David summit failure, has nothing to do with a spontaneous Palestinian action to “resist the occupation.” The Palestinian leadership had taken a strategic decision to abandon the path to peace and to use violence as their primary tactic for advancing their agenda. This decision undermined the bedrock foundation of the peace process – the understanding that a solution can only be reached through compromise rather than inflexibility, and through negotiation rather than violence. The Palestinian claim that Israel’s presence in the territories caused the terrorism began as a desperate attempt to deflect criticism after Arafat rejected Israel’s peace proposals. It quickly evolved into an excuse for the inexcusable – the indiscriminate murder of innocent civilians.Terrorist attacks can never be justified, and they are particularly tragic when the disputed issues could have been settled through negotiations. The Palestinian Authority had been given a real opportunity to end the conflict through negotiations. However, Israel’s olive branch was met with a hail of gunfire and a barrage of suicide bombers. The greatest obstacle to peace is not the lack of a Palestinian state, rather it is the existence of Palestinian terrorism.”